DUYGULAR VE GERÇEKLER

Doğru Nedir

29 Ekim 2011…

ATATÜRK’ÜN ‘’En büyük eserim’’ diye nitelediği Cumhuriyetimizin ilanının, seksen sekizinci yıldönümü, Ulus ve Devlet olarak, derin bilinç ve büyük coşkuyla kutlamamız gereken bir gün.

Geçmişte içeriğini ve kapsamını yetersiz bulduğum kutlama törenlerine şahit oldum ama Cumhuriyet Bayramı’nın yurt çapında kutlanmadığını hiç hatırlamıyorum. Bu sene Van depreminin yarattığı yıkım sebep gösterilerek kutlama törenleri yasaklandı. Acı günlerde şenlik yapmamak, gerekirse ülke çapında yas ilan etmek, acılı insanlara her türlü yardımı yapmak kültürümüzün gereğidir. Ancak, Cumhuriyet Bayramı’nı törenlerle kutlamak bir eğlence şenliği değil, Cumhuriyet’in bilincinde olmanın, cumhuriyete bağlılığın, Ulusun Birlik ve Beraberliğinin bir güç gösterisidir. Bu gösteri dostları sevindirir, düşmanları üzer. Cumhuriyetin önemsenmemesi, bizi Ulus yapan korun üzerine kül serpilmesi de Ulusun büyük çoğunluğunu üzerken, birilerini sevindirmiştir.

Cumhuriyet olmasaydı dünyaya ‘’reaya’’ olarak gelmiş olacaktım, Cumhuriyet sayesinde ‘’vatandaş’’ olarak geldim. Bizim nesil, Cumhuriyet’in bize bahşettiği bu paha biçilmez kazanımın borcunu ödemek için çaba sarf etti fakat görüyorum ki yeterli olmamış, şekilci, klasik sözlerle yetinmiş, Cumhuriyet’in faziletlerini bilinçlere kazıyamamışız. Aydın geçinen okumuşların günahı. Siyasetçiye her zaman çok güvenmedik ama devletin bazı temel kurumlarına da fazla güvenmişiz. Geldiğimiz noktada, Cumhuriyet’in temel nitelikleri tehlikede, gerçekleri görüp bilgili, bilinçli, azimli yöntemlerle önlem almazsak, ismi cumhuriyet fakat içeriği bambaşka bir siyasi rejimle karşı karşıya kalabiliriz.

Bugünkü gençliğe çağrım şu: 29 Ekim 1923’ten sonra yaşananları iyi inceleyin, çok iyi bilin, bizim hatalarımıza düşmeyin. ATAMIZIN size emanet ettiği Cumhuriyetimiz’e sahip çıkın, Cumhuriyet tüm Ulusumuzun ama bekçisi sizsiniz. ‘’Geleceğimizin yegane temeli budur, bu temel en kıymetli hazinemizdir.’’ LAİK, DEMOKRATİK, EVRENSEL POZİTİF HUKUKA DAYALI, İNSAN HAKLARINA BAĞLI, ÇAĞDAŞ CUMHURİYETİ KORUMAK İÇİN KİMSEDEN MEDET UMMAYIN, TEK GÜÇ SİZSİNİZ, KÜLTÜRÜNÜZ VE AKLINIZ HER TÜRLÜ İÇ VE DIŞ TEHLİKEYİ ORTADAN KALDIRMA İÇİN YETERLİDİR…

*

4 Kasım 2011…

Van’daki ‘’Mustafa Muğlalı Kışlası’’ ismi silindi, toplumsal ve siyasi açıdan ibretle irdelenmesi gereken bir olay.

Mustafa Muğlalı kimdir? Dün isminin o kışlaya verilmesinin, bugün silinmesinin gerekçeleri nelerdir? Bugünkü devlet bir yanlışı mı düzeltiyor, yoksa dünü inkar mı ediyor? Bu olayı doğru analiz edemezsek, ne dünü, ne de bugünü anlayamayız ve hiçbir soruna çözüm bulamayız.

Mustafa Muğlalı çok kişi tarafından, 1940’lı yıllarda Van’ın Özalp ilçesinde otuz üç bölge insanını kurşuna dizdiren kişi olarak bilinir.

Mustafa Muğlalı, sivil ve askeri yetkililer tarafından, o gün bölgede yaşanan sorunları çözebilecek kişi olarak değerlendirilip, görevlendirilmiş bir generaldir. Görevini yaptı, asker ve sivil otoritelerin beğenisini kazandı, zamanı geldi emekli oldu. Sonra, aşiret kanadının baskısı ve siyasi çıkarlar nedeniyle, muhakeme edildi, hapse mahkum oldu ve hapiste iken yaşamını yitirdi.

Bugün Devlet mezarlığında yatıyor.

Az bilinen yönü, Mustafa Muğlalı, Menemen kalkışmasında Kubilay’ı şehit edenleri yargılayan mahkemenin başkanıydı.

Mustafa Muğlalı Paşa neyin bedelini ödüyor? Kuyucu Murat Paşaları alkışlarken, Mustafa Muğlalı Paşaları cezalandırmanın anlamı ve amacı ne?

*

10 Kasım 2011…

Atatürk’ün ebedi dünyaya, kendisini Türk Ulusuna bir lütuf olarak gönderen yaratıcısının huzuruna göç edişinin yetmiş üçüncü yıl dönümü.

Onun ‘’naçiz vücudu toprak olsa da, Türkiye Cumhuriyeti sonsuza kadar yaşayacak’’ Cumhuriyet yaşadıkça Atatürk de yaşayacaktır.

Bugün, Dış ve iç odaklar Türklüğü ve Atatürk’ü bitirmek için açıkça ittifak etmiş durumdalar. Çünkü İslam Dünyasındaki esir olmayan, sömürge olmayan tek ülke Türkiye Cumhuriyeti Devletidir. Dayanağı, ‘’Ya İstiklal, Ya Ölüm’’ diye Atatürk tarafından dillendirilen TÜRK KÜLTÜRÜNÜN özüdür.

Türk Ulusu geleceğini kendisi çizecek, kerametleri aldatmaya dayalı inanç sömürücülerine ve küresel sömürücülere teslim olmayacaktır.

Türk insanı Allah’ına aracıya ihtiyaç duymadan yakarma ve şükretme bilincindedir ve Atatürk’ün, ‘’Yurtta Barış, Dünyada barış’’ ilkesine sadıktır.

Atatürk’e Allahtan rahmet, Türk Ulusuna başsağlığı diliyorum.