ÜLKEM – İLKEM

Atatürk hiç mi hata yapmadı?

Atatürk hiç mi hata yapmadı?

Atatürk bir insan. Her insan gibi, o da hata yapmış olabilir. Ancak, hata gibi kavramlar görecelidir. Bana göre, Atatürk hiç hata yapmadı. Çünkü, ben Atatürk’ün sarı saçı, mavi gözü, özel hayatı ve özel zevkleri ile değil, onun bu ülke, bu ulus ve bu devlet için yaptıkları ile ilgiliyim. “Atatürk de hata yapmıştır” deme küçüklüğünü gösteren devlet büyüklerimiz varken, “Atatürk hiç mi hata yapmadı” diye soran öğrencim niye hatalı olsun ki.

Üniversitede, “Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi” dersinde, Kurtuluş Savaşı’nı, Cumhuriyet’in kuruluş felsefesini, Atatürk Devrim ve İlkeleri’ni öğrenci ile konuşuyor, tartışıyoruz. Öğrencinin ister soru sorarak, ister görüş bildirerek konuşmalara katılımını sağlamaya önem veriyorum. Olayların öncesini, yapılanların niçin yapıldığını, yapılmasaydı ne olurdu, sorularını cevaplayarak, ezberden uzak, işin özünü anlamaya dönük bir yöntem uyguluyorum. Çok teşvik etmeme rağmen öğrenci katılımı arzu ettiğim seviyede değil. Ezberci eğitimin alışkanlıklarını ve yanlış yapılandırmanın sonuçlarını düzeltmek kolay olmuyor.

Bir öğrenci, “Yanlış anlamayın, ben Atatürkçü bir insanım ama Atatürk hiç mi hata yapmadı?” diye sordu. Bu, sıradan, bir bilgi edinme sorusundan ziyade, açık veya örtülü, içinde farklı düşünceleri barındıran bir soruydu. Niye “yanlış anlamayın” deme ihtiyacını duyuyor? Yanlış anlarsam ne olur, korkusu ne? Gerçekten, “Atatürkçü” ise, “Atatürk hiç mi hata yapmadı” sözü ile neye tepki gösteriyor? Dolaylı olarak, Atatürk’ün hatalı olduğunu mu akıllara sokmak istiyor? Ortada bir sorun var. Öğrenci, öğretmenle benzer düşünmediği zaman görüşünü belli etmiyor veya koruyucu bir kılıfa bürünerek konuşuyor. Öğretmen, kendi eğiliminde olmayan öğrenciye soğuk bakıyor. Atatürk öyle anlatılmış ki, Atatürkçü olduğunu vurgulayan öğrenci bile, “Atatürk hiç mi hata yapmadı?” diye tepki gösterebiliyor. Atatürk’ün yanlış anlatıldığını yıllar önce ben de düşünmüştüm. O nedenle, uzun zamandır, anlatımlarımda, bir şeyi Atatürk yaptığı için doğrudur yaklaşımı yerine, o şey doğru ve gerekli olduğu için Atatürk tarafından yapılmıştır yaklaşımını benimsemiş durumdayım. Doğrulara inandırarak, doğruyu yapan Atatürk’ün büyüklüğünü ortaya koyma yaklaşımı. Öğrencinin soruyu iyi niyetle sorduğuna inanıyorum. “Atatürk de hata yapmıştır” deme küçüklüğünü gösteren devlet büyüklerimiz varken, “Atatürk hiç mi hata yapmadı” diyen öğrenci niye hatalı olsun ki. Önemli olan bu sorunun cevabını doğru verebilmekti. Bir soruya verilecek cevaptan daha uzun fakat işin özü bakımından kısa sayılabilecek, aşağıdaki gibi bir cevap verdim.

Atatürk bir insan. Her insan gibi, o da hata yapmış olabilir. Ancak, hata gibi kavramlar görecelidir, kişilere göre değişebilir ve özellikle, siyasi ve ideolojik konularda hata tanımı yapmak daha da zordur. Bana göre, Atatürk hiç hata yapmadı. Çünkü, ben Atatürk’ün sarı saçı, mavi gözü, özel hayatı ve özel zevkleri ile değil, onun bu ülke, bu ulus ve bu devlet için yaptıkları ile ilgiliyim. Atatürk’ün bu ülke, bu ulus ve bu devlet için yaptıklarında hiç hata görmüyorum. Atatürk’ün yaptıklarının, yapmak istediklerinin tümü olduğunu da sanmıyorum ve onu, eksik yaptı diye hatalı bulmuyorum. Atatürk’ü yazılanlar kadar, okuduğum kadar, yaptıklarını anlayabildiğim kadar tanıyorum. İnanıyorum ki onun engin kafasında, koşullar ve imkanlar elvermediği için hiç hayata geçiremediği şeyler olabileceği gibi, hayata geçirdiklerinin bir bölümü de tam arzu ettiği gibi olmayabilir. Olayların yaşandığı ortamın koşulları dikkate alınmadan veya maksatlı bir değerlendirme yapılırsa hata bulmak çok kolaydır ama bu, gerçekçi, insaflı ve insancıl olmaz. Atatürk’ün yaptıkları Türk Ulusu’nun yararına olmakla beraber, onun yaptıklarından zarar görenler de var. Zarar görenlerin onu affetmesi beklenemez, tabii ki öküzün altında buzağı arayacaklar.

Yurt dışındaki emperyalist güçlerin Atatürk’ün yaptıklarından hoşnut olması mümkün mü? İslam dünyasındaki dini sömüren güçlerin Atatürk’ün yaptıklarından hoşnut olması mümkün mü? Yurt içinde, eski düzende, konumları nedeni ile, milleti sömürenlerin Atatürk’ün yaptıklarından hoşnut olmaları mümkün mü? Bu durumda, Atatürk’ü doğru tanımayan sade vatandaşların kandırılmasının çok kolay olduğu bir gerçek değil mi? Bugün, dışarıdan ve içeriden, Türk Ulusu’na Osmanlı hayranlığı ve ılımlı İslam anlayışı pompalanıyor ve Atatürk milliyetçiliğinin çağdışı olduğu iddia ediliyor. Önlerindeki en büyük engel Atatürk’tür, onu yıkmadan Türkiye’yi istedikleri kalıba sokamayacaklarını çok iyi biliyorlar. Bu uğurda din duyguları alabildiğine sömürüldüğü gibi, dıştakiler içtekilerle, içtekiler de dıştakilerle işbirliği yapmakta hiçbir sakınca görmüyorlar. Daha önce konuştuklarımızı hatırlayın. Sevr Anlaşması, altında Osmanlı’nın onayı olan uluslararası bir belge değil midir? Atatürk olmasaydı, bugün yaşadığımız Lozan koşullarının yerinde Sevr koşulları olmayacak mıydı? Sevr’i gözünüzde canlandırın, o koşulları bu ülkenin insanlarının onuruna yakışır buluyor musunuz? Lozan’ı beğenmeyenler var. Lozan, Balkan Harbi’nden önceki Osmanlı toprakları ile kıyaslanırsa elbette beğenilmez ama Lozan’ın, Sevr’den sonra kazanılmış muazzam bir başarı olduğunu görmemek nankörlük değil midir? Birinci Dünya harbi sonunda oluşan ortamda, Osmanlı’nın kurtuluşu için İngiliz veya Amerikan mandası isteyenleri, bölgesel kurtuluş çarelerinin peşinde koşanları, ayrılıkçı azınlık grupları, onlarca dinci ve etnik isyanı, toplumun maddi ve manevi tükenmişliğini göz ardı ederek, utanmadan, Kurtuluş Savaşı ne ki, alt tarafı bir Yunanla savaşıldı demek, bilgi, akıl ve ahlak ile bağdaşır mı? Bu düşünce, Atatürk’e olduğu kadar, Atatürk’ün yanında savaşarak malını, canını veren, her türlü övgünün üzerinde fedakarlık gösteren vatan evlatlarına yapılmış bir hakaret değil midir?

Ezilmiş, horlanmış, etrak- biidrak diye nitelenmiş bir tebaadan, bir ulus yaratmış olmasına rağmen, “Atatürk de hata yapmıştır” diyen, kendini beğenmiş, hasta ruhlu insanlara göre, Atatürk, elbette hata yapmıştır. Egemenlik hakkını, gerçek sahibi olan halka teslim edip, yaptıklarının tümünü halktan aldığı güce dayandırmasına rağmen Atatürk’ü “diktatörlükle” suçlayanlara göre, Atatürk, elbette hata yapmıştır. Vatandaş olmanın gururunu idrak edemeyen, köle ruhlu insanlara göre, Atatürk, elbette hata yapmıştır. İslam’ın özüne uygun olarak, inancı vicdanlarındaki kutsal yerine koyup, din sömürüsü musluklarını kapattığı için çılgına dönen dincilere göre, Atatürk, elbette hata yapmıştır. İnsanların dini duygularını sömürmeyi bile yeterli görmeyip, devletin yapısını dini kurallara oturtmak isteyenlere göre, Atatürk, elbette hata yapmıştır. Başlangıçta Atatürk’ün yanında yer almalarına rağmen, gerek görüş ufukları yetersiz kaldığı için, gerekse kıskançlık nedeniyle, ondan kopanlara göre, Atatürk elbette hata yapmıştır.

Unutmayın, 10 Kasım 1938’de Atatürk dönemi bitmiş, Atatürkçülerin dönemi başlamıştır. Atatürkçü geçinenlerin yaptığı yanlışların, yapamadıkları doğruların faturasını Atatürk’e ve onun kurduğu Cumhuriyet’e keserek, mevcut cumhuriyeti, ikinci cumhuriyetle değiştirmek isteyenlerin kafalarının arkasındakini anlamak zor. Yaşadığımız dönemde, birçok sorunumuz olduğunu ve bunların süratle düzeltilmesi gerektiğini ben de söylüyorum, ama bu sorunların Atatürk’ten kaynaklandığını hiç düşünmüyorum. Dünyada Atatürk gibi bir başka insan var mı ki, ekonomi sömürücüsü emperyalistler ona düşman, din sömürücüsü dinciler ona düşman, imtiyazları ellerinden alınan medrese artıkları ona düşman, onu tam tanımayan yarı cahiller ona düşman, Atatürk’ü küçümseyerek büyüyeceğini sanan ruh hastaları ona düşman. Bütün bunlara rağmen, Atatürk, hala, dimdik ayakta ise, bu, Atatürk’ün hiç hata yapmadığının ve ona inanmış gerçek Atatürkçülerin azim ve iradesinin göstergesidir. Onun gibi bir insan daha var mı ki, elli yedi yıllık bir ömürde, yakılmış, yıkılmış harabeden güçlü bir devlet çıkardı, tükenmiş bir tebaadan kendisi ile övünen, kendisine güvenen bir ulus yarattı, kişisel bütün kazanımlarını ulusuna bırakıp, cepsiz bir kefen ile yüce yaratıcısının huzuruna gitti. Bunlar benim düşüncelerim. Ben, benim gibi düşünmeyenlere de saygılıyım, ancak onlardan bir tek isteğim var, Atatürk’ü tanımadan, anlamadan, sömürücülerin ve çıkarcıların güdümünde ona karşı çıkmasınlar. Bu sözüm sömürü ve çıkar amacı olmayanlar için. Sömürücü ve çıkarcıları amaçlarından döndürmek zaten mümkün değil. Bilgili ve özgür iradeli düşünceleri saygı ile karşılarım. Çocuklarının geleceğini düşünen, ulusça onurlu yaşamak isteyenler, Atatürkçü olmak zorundadırlar. Atatürkçü olmak, Atatürk’ü tanımak, anlamak, yorumlamak ve onun gösterdiği hedefe gitmek için her türlü çabayı sarf etmek, gerekirse risk almak demektir. Yapacaklarımızın Atatürk’e hiçbir yararı yoktur, ne yaparsak tamamen kendimiz, ailemiz ve ulusumuz için yapacağız. Atatürk’ün bize gösterdiği hedef; laik ve demokratik Türkiye Cumhuriyeti Devletini sonsuza kadar yaşatmak ve Türk Ulusunu, kültürel olarak, çağdaş uygarlık düzeyinin üzerine çıkarmaktır. Bunu sağladığımız zaman, Atatürk’ü şükran ve minnetle anmak da bizim “adam olduğumuzun” bir göstergesi olacaktır.

Evet değerli öğrencim, ben Atatürk’ün bu ulus ve bu devlet için yaptıkları ile ilgiliyim ve bu konuda bana göre hiç hata yapmamıştır. Gönlünden geçenlerin hepsini yapabildi mi diye sorarsan, hayır diyeceğim. Çünkü, onun gönlünden geçenin sadece Türkiye’yi değil, dünyayı değiştirmek olduğuna inanıyorum. Nur içinde yatsın, Allah’ın lütuflarının en çoğu onun olsun.

20 Kasım 2006