ÜLKEM – İLKEM

Uzun ince bir yol

Uzun ince bir yol

Atatürk’ün en büyük özelliği, bir kalıp adamı olmaması, değişen koşullara göre, düşüncelerini değerlendirip gerekiyorsa hedefinde ve yöntemlerinde düzeltmeler yapan bir lider olmasıdır. Atatürk’ü, anladığım boyutlarıyla ortaya koymaya çalışacağım. Yaradılışındaki nitelikler, içine doğduğu ortam, yaşamında karşılaştığı koşullar ve düşünme yeteneği Mustafaf Kemal’in kültürünü oluşturdu, O’nu Atatürk yaptı.

Farklı ortamlarda Atatürk’le ilgili konuşmalar yaptım, iki ayrı üniversitede dersler verdim, kısa makaleler yayınladım, ancak bu konuda ne yapsam, benim için, az diye düşünüyorum.

Bugünkü durumumuz çok net olarak şunu gösteriyor; Eğer “Milli Mücadele Ruhu” devam ettirilebilseydi, “Devrimler ve Atatürk İlkeleri” özümsenip yaşamımızın temel ilkeleri haline getirilebilseydi halkımız da, devletimiz de bugünkünden çok daha iyi koşullarda olurdu.

Halkın bugünkü duruma etkin bir tepki göstermemesini çok yadırgıyorum ve düşünüyorum: Bu sonuçtan kim sorumlu? Halk, doğruları bilmiyorsa, bilinçli olarak yanlışlara yönlendirilmişse, yanlışların doğru olduğunu zannediyorsa, ne yapsın? Bu tuzağa düşmesinde elbette halkın da sorumluluğu var, fakat büyük sorumluluk halkı aldatan, etik ve insani değerlerden yoksun, çıkarcılarla halkı aydınlatmak sorumluluğunu üstlenmeyen neme lazımcı aydınlardadır.

Düşünce ve inanç özgürlüğünün gereğine ve önemine inanıyorum, yeter ki bu kavramlar kapsamında ortaya konan görüş ve düşünceler doğru bilgilere dayansın, bilimsel yöntemle değerlendirilsin ve özgür iradenin ürünü olsun. Gerçek tablo şöyle, halkımıza verilen bilgiler doğru değil, bir vesileyle doğruyu öğrenmiş olanların da doğrunun peşinde gitme güçleri yok.

Halk, en yaygın ve en etkin şekilde de din alanındaki yalan yanlış söylemlerle kandırılıyor ve çağ dışı, karanlık istikametlere yönlendiriliyor. Halk inancına çok bağlı, inandırıldığı konular yanlış olunca doğal olarak yanlışın peşinde koşuyor. Halkı doğru eğitmek, doğru bilinçlendirmek insanlığın, İslam’ın, demokrasinin ön şartıdır. Yazık ki bunu idrak edenlerin sayısı az. Halkımızın bu yeteneğe ve güce ulaşması, iç ve dış güçler tarafından asırlardır engellenmektedir.

Halkımın her türlü zorluğu aşacak azim ve güce sahip olduğuna gönülden inanıyorum, yeter ki, aldatılmaktan korunsun, gerçekleri görsün, özellikle kendisini yönlendirenlerin iç yüzünü doğru anlasın. Bu konuda aydın vatandaşlarımızın özverili desteklerine ihtiyaç var.

Atatürk’ü, anladığım boyutlarıyla ortaya koymaya çalışacağım. Atatürk, bir bütün olarak, gökten zembille inmedi. Yaradılışındaki nitelikler, içine doğduğu ortam, yaşamı sürecinde karşılaştığı koşullar ve kendi düşünme yeteneği Mustafa Kemal’in kültürünü oluşturdu ve O’nu Atatürk yaptı.

Yaşam sürecinin her aşamasında, eriştiği kültür düzeyi kadar toplumun kültürel yapısını ve siyasi koşullarını, sorgulamış, eksik veya yanlış gördüğü hususları düzeltmek için çözüm üretmeye çalışmıştır. Ömür boyu bunu kaç defa tekrarladığını Allah bilir.

Atatürk’ün en büyük özelliği, bir kalıp adamı olmaması, değişen koşullara göre, düşüncelerini değerlendirip gerekiyorsa hedefinde ve yöntemlerinde düzeltmeler yapan bir lider olmasıdır.

Atatürk’ün devrimlerini, ilkelerini, bize kazandırdıklarını anlatmak, tanıtmak istiyorum, ancak bizi oluşturan doğal ortamı, kültürel ortamı, içinden geçip geldiğimiz siyasi koşulları doğru tespit edemezsek işin özüne inemeyiz, yanılırız.

Atatürk’ü ne kadar tam ve doğru tanıyabilirsek, kendimizi o kadar doğru tanır, hedeflerimizi o kadar doğru tespit edip azim ve irade ile yürürüz. Atatürk, neyi, niçin, nasıl yaptı, Hangi koşullarda yaptı, kimlerle savaştı, karşıtlarının amacı neydi, gibi soruları cevaplamaya çalışacağım. Sorgulanmayan, içeriği tam anlaşılmayan konular yüzeysel kalıyor, benimsenmiyor. Türk insanının bariz karakteri, benimsediği değerlere mutlaka sahip çıkması, fakat yalan yanlış ve maksatlı bilgilerle kafası karıştırılınca gerçeği görmede zorlanıyor.

Atatürk, ne bir kitaba sığdırılabilir, ne de bir kişinin anlatımıyla, tam ve doğru olarak ifade edilebilir. Atatürk bir deryadır. Yaptıkları ve ifade ettikleri onun görünen yanıdır, ömrü ve gücü yetmediği için gerçekleştiremedikleri olduğu gibi, aklından geçenlerin bir kısmını da bilmiyor olabiliriz. Atatürk, sadece günü kurtarmaya çalışmadı, aynı zamanda, geleceği yapılandırmak, güvenceye almak için geri kalmış koşulları değiştirip, çağdaş koşulları hayata geçirmeye çalıştı. Kurtarmaya çalıştığı toplum, hurafelere esir edilmiş, çağdaş koşulları horlayan, suçlayan bir tutum içindeydi. Çıkar ve istismarcıların kontrolündeki toplumun, gerçekleri görüp, değişimi benimseyip, aydınlığa koşmasını düşünmek bile bir nevi hayaldi. Atatürk’ün ufku o hayali gerçekleştirdi, biz anlayıp, benimseyip devam ettiremedik. Bunun faturasını sadece halka çıkarmak, insafla bağdaşmaz. Halk temel olmakla beraber, o temel üzerine doğru binayı oturtmak uzmanların işiydi, yapamadılar. Halka doğruları anlatmak, değişimin zorunlu olduğuna inandırmak, çağdaşlaşmanın güvencesini ortaya koymak, halkın aydın evlatlarının göreviydi, yapılamadı.

‘’Uzun ince bir yoldayız.’’ Halkını, devletini seven herkes, halkın aydınlatılması, devletin sağlam, çağdaş temellere oturtulması için, elinden gelenden daha fazlasını yapmak için çaba göstermek zorundadır. Kişinin çağdaş bilince ulaşması büyük başarı, üstün bir niteliktir, ancak iş burada bitmez. Bu nitelik kişiye toplumsal bir sorumluluk yükler, çevresindekileri aydınlatma, eğitme, bilinçlendirme sorumluluğu. Aydınlatmak, en ulvi insanlık görevdir.